Welcome Guest: S’enregistrer | Connexion
 
FAQ| Rechercher| Membres| Groupes
 
Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet
Armenian on web Index du Forum -> Le Génocide Arménien - Հայկական Ցեղասպանութիւն - 1915 Ermeni Soykırımı -> Soykırım maduru Ermeni yetim çocuklar - Les enfants victimes du Génocide Aller à la page: <  1, 2, 3  >
Sujet précédent :: Sujet suivant  
Auteur Message
vahe2009



Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221

MessagePosté le: Mar 14 Jan 2014 - 07:53
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Revue du message précédent :

Kazım Karabekir emir verdi, kilise yıkıldı

Köyün mezarlığı hala duruyor. Biraz sapa bir yerde, bu yüzden çok fazla tahrip edilmemiş ama bazı mezar taşları filan çalınmış. Hala defineciler arıyorlar. Müthiş bir kültürel tahribat var. Köydeki kilise de durmuyor ama annem nasıl yıkıldığını hatırlıyor. Kazım Karabekir Doğuya giderken emir veriyor, “Dönüşte bu kiliseyi görmeyeceğim” diyor ve kilise top atışlarıyla yıkılıyor.

http://www.tvhaber.com/video/40500/ahtamar-kilisesinin-yikimini-yasar-kemal-durdurdu.html
Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Mar 14 Jan 2014 - 07:53
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Kazım Karabekir emir verdi, kilise yıkıldı

Köyün mezarlığı hala duruyor. Biraz sapa bir yerde, bu yüzden çok fazla tahrip edilmemiş ama bazı mezar taşları filan çalınmış. Hala defineciler arıyorlar. Müthiş bir kültürel tahribat var. Köydeki kilise de durmuyor ama annem nasıl yıkıldığını hatırlıyor. Kazım Karabekir Doğuya giderken emir veriyor, “Dönüşte bu kiliseyi görmeyeceğim” diyor ve kilise top atışlarıyla yıkılıyor.

http://www.tvhaber.com/video/40500/ahtamar-kilisesinin-yikimini-yasar-kemal-durdurdu.html


Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Jeu 1 Mai 2014 - 08:19
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Karabekir Paşa'nın kızından Erdoğan'a Ermeni sitemi

Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir, Başbakan Erdoğan'ı yadırgadığını söyledi.

Kurtuluş Savaşı Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın kızı Timsal Karabekir, Ermeni tehciri kararının haklı olduğunu savundu. Timsal Karabekir, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın o dönemde ölen Ermenilerin torunlarına taziyede bulunmasını ise yadırgadığını söyledi.

Hollanda'nın başkenti Amsterdam'daki VU üniversitesinde düzenlenen bir konferansta konuşan Timsal Karabekir, Erdoğan'ın taziye mesajını şu ifadelerle değerlenirdi: "Sokaktaki Ahmet ya da Mehmet, ya da babası Ermeni olan başka bir çocuk hani dese ki 'Biz Ermenileri şunu da yaptık, bunu da yaptık özür de diliyoruz, taziye de diliyoruz" dese hoş görebilirsiniz. Bir Başbakan, kendi adına söyleyemez bunu." Başbakanın ifadelerinin yanlı anlaşıldığını söyleyenler de olduğunu belirten Karabekir, "Bilemiyorum ama tabii ki ben de çok yadırgadım. Bir başbakan sokaktaki adam değil." ifadelerini kullandı.

Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuşan Timsal Karabekir, gerek yurt içinde yaşasın ve gerekse yurt dışında her evladın en az bir tarihçi kadar tarihini bilmesi gerektiğini söyledi. Karabekir, "Tarihimizi bilmeye mecburuz. Çünkü tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları çiziyor." dedi. Timsal Karabekir, Türklerin kendilerini suçlu hissetmediği için şu ana kadar 1915 olaylarıyla ilgili kendilerini savunma ihtiyacı hissetmediğini ifade etti.

Amsterdam VU üniversitesindeki konuşmaların ardından öğrenciler, Timsal Karabekir'e 1945 yılında Hollanda basınında babası Kazım Karabekir Paşa'nın çıkan konuşmasının Hollandaca metnini hediye etti.

(CİHAN)

http://gundem.bugun.com.tr/karabekir-pasanin-kizindan-ermeni-sitemi-haberi/1084391


Revenir en haut
mafilou
Administrateur
Administrateur

Hors ligne

Inscrit le: 04 Sep 2006
Messages: 15 952
Point(s): 47 809
Moyenne de points: 3,00

MessagePosté le: Mer 11 Juin 2014 - 04:28
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

İttihat Terakki'nin ve Kazım Karabekir'in çocuk askerleri - Ayse HÜR

http://hyetert.blogspot.fr/2014/06/ittihat-terakkinin-ve-kazm-karabekirin.h…

Karabekir'in 26 Eylül 1920'de Sarıkamış'ı Ruslardan geri alırken, Gürbüzler Ordusu'nu da seferber ettiği söylenir. Sarıkamış'ı "çocuklar Kasabası" yapmayı hedefleyen Karabekir Paşa, bu çocuklar için şehirde Sıhhiye Mektebi ile Askeri İdadi ile ebelik, dişçilik, elektrik, sinema ve fotoğraf kursları da açmıştı. 1922 yılına gelindiğinde "çocuklar Ordusu Teşkilatı "Sarıkamış, Trabzon, Kars, Kağızman, Beyazıt, Iğdır, Ardahan, Artvin, Rize, Sürmene ve Erzincan dahil olmak üzere 17 alay halinde örgütlenmişti. Teşkilatın bünyesindeki yetim çocuk sayısı 4 ila 6 bin arasında ifade ediliyordu. (Sayıdan nasıl korkunç bir dönem olduğunu çıkarabilirsiniz.) Bazı kaynaklara göre Karabekir'in koruma altına aldığı kimsesiz erkek çocuklar arasında, Ermeni yetimler de bulunuyordu. Bu çocuklardan kabiliyetli olanlar, Karabekir tarafından, sanki Türk ailelerin yetimleri gibi gösterilerek Bursa'da yeni açılan Işıklar Askerî Lisesi'ne gönderilmiş, bir bölümü ise meslek erbabı olarak hayata karışmıştı...  
***
Çocuğun bir vatanperver ve gelecekte iyi bir asker olması için savaş kapıdayken önemli bir adım atıldı ve İzciler Ocağı Teşkilatı kuruldu. Teşkilat, savaşla birlikte yerini Osmanlı Güç Dernekleri'ne bırakacak ve para militer bir örgüte dönüşecekti
 
"İttihat Terakki'nin ve Kazım Karabekir'in çocuk askerleri"
 
Bu yazının esin kaynağı, "PKK tarafından kaçırıldığı iddia edilen çocuklar" konusu. "Kaçırıldığı iddia edilen"diyorum çünkü yıllardır PKK hareketini oluşturan dinamikleri izliyorum. Uzun sosyolojik ve siyasi analizler yapmaya maalesef sayfa müsait değil o yüzden kestirmeden söyleyeceğim: çocukların Kandil'e gönüllü gittiğinden eminim. Ancak, gönüllü de olsalar, PKK'nın bu çocukları ailelerine dönmeye ikna etmesi gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar ailelerinin bu çocuklar için en iyi seçenek olduğunda emin olmasam da...
 
1789 Fransız İhtilali'den sonra Batı'da "ulus, ulus devlet, vatan, yurttaş gibi kavramların ortaya çıkmasıyla birlikte çocuğun siyasal bir özne olarak algılanışı ve eğitilmesi konusunda radikal değişiklikler yaşanmıştı. II. Abdülhamit'in istibdat rejiminden kaçarak Batı'ya giden, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra ülkeye dönen Osmanlı aydınları, Batı'daki bazı modaları ülkelerine taşıdılar. Bunlardan biri izcilik teşkilatı idi.
 
İzcilik hareketinin mucidi, Britanyalı General Baden Powell idi. Hindistan, Afrika ve Kanada'da görev yapan Powell, 1907'de emekli olduktan sonra İngiltere'de gençler için doğa faaliyetleri düzenlemeye başlamış, deneyimlerini 1908'de yazdığı Erkek çocuklar İçin İzcilik (Scouting for Boys) kitabında toplamıştı. Bu tarihten sonra İngiltere'de, ABD ve Avrupa ülkelerinde izcilik modası yayılmaya başlamıştı.
 
 
AHMET ROBENSON'UN İZCİLERİ
Osmanlı İmparatorluğu'na izcilik (Osmanlıca "keşşaflık') fikrini, Lozan'da bulunan Ragıp Nurettin'in 1910 yılının sonlarına doğru Edirne'de yayımlanan Say ve Tetebbü Mecmuası'nda yazdığı yazıların tanıttığı sanılıyor.
 
8 Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC), Edirne'deki İttihat Mektebi Müdürü Nafi Atuf (Kansu) ile arkadaşı Manastır'daki öğretmen Okulu Müdürü Ethem Nejat'ı "mükemmel bir gençlik teşkilatı" kurmak üzere incelemeler yapmak için Avrupa'ya göndermişti. Atuf  Bey dönüşte Enver Paşa'ya izciliğin bu iş için ideal bir faaliyet olduğunu, Batı'daki örnekleri gibi bir teşkilatın kurulabileceğini belirtmişti.
 
Soylu bir İngiliz ailesinin Hindistan doğumlu oğlu olan ve eğitimini Mekteb-i Sultani'de (bugünkü Galatasaray Lisesi) tamamlayan, futbolcu ve spor adamı Ahmet Robenson tarafından İstanbul'da kurulan ilk izci oymağının faaliyetleri, boru trampet takımları ile şehir içi turları ve doğa yürüyüşlerinden ibaretti. Başlangıçta, beyaz tenis şapkası giyen bu gruplar, kimi çevrelerce Müslüman çocukların Hıristiyanlaştırılması olarak algılandı. İzcilerin kısa pantolon giymeleri öncelere tutucu kesimlerce tepkiyle karşılandı ancak Darülfünun Emini'nin (Rektör) izciliği desteklemek amacıyla izci kıyafetini giyip kısa pantolonla dolaşmasıyla tepkiler azaldı. Bu ilk oymağı Darüşşafaka, Kadıköy Numune Mektebi, İstanbul, Kabataş, Vefa ve Üsküdar sultanileri ile Haydarpaşa İttihat Mektebi'nin oymakları takip etti. İstanbul dışında ilk izci teşkilatını kuran iller ise Bursa, Beyrut, İzmir, Sivas, Kayseri, Ankara, Edirne ve Kütahya idi.
 
ZAMANE GENÇLİĞİNİN SORUNLARI
23 Ocak 1913'te Babıali Baskını ile iktidara tümüyle el koyan İTC, doğal olarak çocukların eğitimine de el koydu. Ama önce İttihatçıların Türk Yurdu dergisinde çıkan bir yazıdan "zamane gençliğinin sorunlarını "öğrenelim: "O ülkeleri fetheden cündi ve silahşor millet at sırtından inmiş, kahvelere düşmüş, kendi dövdüğü altın kakmalı yatağanı bırakıp eline bilardo sopasını almış, kahvede, zarda, oyunda sanını, unvanını, gücünü, koca erkekliğini ezvak-ı garbiyeye, sefahat-ı frengiyeye değişti, sattı. Irk, cins bozuldu. O yavuz, o ten-dürüst milletin ahfadı arasında kamburlar, çolaklar, paytaklar koca bir yek&ucirc;n teşkil ediyor. İçki ve nikotin, milletimizi yakıp yıkmış, tütünden eller sararmış, bet-beniz uçuk; içkiden öz sönük, göz donuk, eller titrek. Ben isterim ki gençlerimizin elleri kılıçtan, ciridden, kürekten, yelkenden nasırlaşsın; yüzleri günden, güneşten, temiz havadan, keskin rüzgârdan kızarsın, yanakları alevlensin! Benliğine güvenir delikanlıların yüzlerinde kartal bakışlar görmek isterim! Muradımıza ermek için gidilecek yol, eskiden gidilmiş, güdülmüş, sonra bırakılıp sapılmış, unutulmuş izlerdir. Yine o eski izleri bulup çıkaralım!"
 
KAYDIRAK YERİNE ASKERİ TALİM
Bu amaca ulaşmak için, "izcilik" çok uygun bir örgütlenme modeli sunuyordu. Mayıs 1913'te yayımlanmaya başlayan İdman Dergisi daha ilk sayısından itibaren sayfalarında izciliğe geniş yer ayırmıştı. Bu konudaki ilk yazı, Ahmet Şükrü'nün "Keşşaf Yoldaşlığı" adlı makalesi olmuştu. Yazar iki buçuk yıl önce Hamburg'da gördüğü Alman izci taburlarına duyduğu hayranlığı şöyle anlatmıştı okurlarına: "Karşıdan gelen kalabalığın askeri bir birlik olduğunu sanıyordum. Alay yaklaşıyordu. Dikkatle baktım. Asker değil fakat asker yaverleri olduğunu gördüm. En küçüğü on dört en büyüğü on altı yaşında, dünyayı titreten Alman Ordusunun temel taşları... delikanlılar!...  Hepsi gürbüz, güçlü kuvvetli, boylu poslu, yanakları kıpkırmızı, elbiseleri hep bir biçimde, sırtlarında camadanları, çantaları, bellerinde mataraları-su kabı, ellerinde kargı biçimindeki değnekleri; sert, fakat ağır adımlarla talimli bir asker gibi yürüyorlar. Ne yalan söyleyeyim o anda benim de yalnız yüreğim değil belki bütün benliğim titredi. Bir önümden geçenlere baktım. Bir de bizim dar, çamurlu veya tozlu sokak aralarında tozlara bulanmış bir halde; kaydırak, şeftali çekirdeği falan oynayan cılız, solgun benizli çocuklarımızı hatırladım!"
 
 
MİLLET-İ MÜSELLEHA EĞİTİMİ
Hastalık teşhis edildikten sonra sıra tedaviye gelmişti. Tedavi için önerilen II. Abdülhamit döneminden beri Osmanlı ordusunu Prusya modeline göre örgütlemeye çalışan ünlü Goltz Paşa'nın icadı olan "millet-i müselleha" ilacı idi. Yani tüm halkın topyekün bir savaş için örgütlenmesi, milletin bir ordu haline getirilmesi... Bu amaçla atılan adımlardan biri olan Tedrisat-ı İptidaiye Kanun-ı Muvakkatı ile müfredatta Batı tarzı değişiklikler yapılırken, "çocuğun iyi bir vatanperver ve gelecekte iyi bir asker olması"için gerekli donanımı verme amacı da eklenmişti.
 
Birinci Dünya Savaşı'nın kapıda olduğu görüldüğünde, bu yönde bir adım atıldı. Belçika İzcilik Teşkilatı kurucusu İngiliz Harold Parfitt ülkeye davet edildi. Parfitt, 9 Nisan 1914'de Keşşaflık Cemiyeti'nin İzciler Ocağı Teşkilatı'nı kurduktan sonra Darü'l-Muallimin-i Aliye'de (Yüksek öğretmen Okulu) izcilik dersleri, yürüyüşler, kamplar, oymak beyi kursları ile izciliği kurumsallaştırmaya başladı.
 
"BAŞBUĞ" ENVER, "KALGAY"PARFİTT
Ocağın ilk "Başbuğ"u Enver Paşa, "Kalgay'ı (Başbuğun yardımcısı) ise Harold Parfitt oldu. "Büyük Orta Koldaşları"hepsi de hem asker hem de Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan Halil, Ziya, Eyüp Sabri, Yakup Cemil, Doktor Nazım beylerdi. İç nizamnameye göre izciler hünerlerine göre beş mertebeye bölünüyorlardı: Adsız, çeri, Tekin, Alp ve Tarhan. Bu mertebeleri geçebilmek için gerekli beceri ve tecrübeler tek tek sayılmıştı. Yer sorunu yüzünden sadece geçilmesi en zorlu aşamaya;, "Tekin"olmaya dair şartları sayıyorum: On dakikada iki kilometre koşmak ve elli metre yüzmek, mors ve semafor işaretlerini bilmek, harita okumasını bilmek ve kırda bu harita ile yön bulmak, başlıca yıldızları ve burçları bilmek, üç saatte on beş kilometre yaya yahut dört saatte kırk kilometre bisikletle kat etmek, iz tanımak ve takip edebilmek, beş menzillik mesafe için doğru olarak saat hareket tanzim etmek, doğru ve tafsilatlı şekilde bir şehrin, köyün istikamet, mevki ve coğrafi vaziyetini çizebilmek, kırda muhtelif eşyanın bir diğerine olan mesafesi tahmin etmek, on çeşit ağaç ve bitki tanımak, el işleri yapabilmek, yangın, boğulma ve at boşanması gibi hallerde yapılacak cankurtaranlık işlerini tarif edebilmek, bir yarayı sarmak...
 
Ocağın teşkilatı da Oba, Kol, Oymak ve Altın Ordu diye sıralanıyordu. Ayrıca 12 maddelik bir "İzci Töresi" ile şöyle bir "İzci Andı" vardı: "Tanrıya ibadet ve Hakana itaat edeceğime, daima vicdanlı, vazifesini tanır, kanuna hürmet eder, yiğit bir adam olarak hareket eyleyeceğime, vatanımı sevip sulh ve harp zamanlarında fedakarlıkla hizmet yapacağıma ve izci töresine baş eğeceğime namusum ve şerefim üzerine söz veririm."
 
İzcilerin elbiseleri ve levazımatı ise şöyleydi: Başlık (kabalak), açık haki renkte gömlek, yan taraflarında birer cebi olacak, açık haki renkte kısa pantolon (lacivert de olabilir),boyun bağı (her kol'un rengi başka olacaktı), kestane ve haki renkte çorap, ayakkabı, kemer, bir desimetre ve yarım desimetreleri taksim edilmiş 1,80 santim uzunluğunda baston, arkaya asılacak torba, açık haki renkte pelerin, matara, pusula, on beş metre uzunluğunda ve parmak kalınlığında keten ve sağlam ip, bel kemeri için ufak toka, Erkan-ı Harbiye paftası, balta ve çadır.
 
Parfitt'in öğrencileri ilk tatbikatlarını 24 Nisan 1914 Cuma günü Kâğıthane sırtlarında yaptılar. Bu tatbikat, doğal olarak halkın çok ilgisini çekti, günlük gazetelere konu oldu. 12 Mayıs 1914 tarihinde kursu bitiren 16 aday, Talat Paşa'nın huzurunda and içerek izcilerin Altın Ordusu'nu oluşturmak üzere yeni görevlerine başladılar. Aynı yılın Haziran ayında ise yurdun çeşitli bölgelerinden Maltepe'ye çağrılan 260 gence yeni bir izci liderlik kursu açıldı.
 
PARAMİLİTER DERNEKLERE DOĞRU
Ancak Avrupa'da savaşın başlamasıyla İzciler Ocağı Teşkilatı, yerini Osmanlı Güç Dernekleri'ne (OGD) bıraktı. Dernek 15 Haziran 1914'de kurulmuştu. Diğer gençlik örgütlerinin aksine, geçici kanunla kurulan ve Enver Paşa'nın "gençlerin siyasetle uğraşmasının yasaklanmasını" isteyen talimatı ile sanki İTC ile irtibatı yokmuş havası verilmeye çalışan OGD'ler aslında Harbiye Nezareti'ne bağlıydı. Nitekim OGD'nin başbuğluğuna yine Harbiye Nazırı Enver Paşa getirilmişti. Derneğin hazırlık şubesini oluşturan izcilik derneklerine 12-17 yaş arası çocuklar; asıl derneğe ise 17 yaşından yukarı olan gençler kabul edilecekti. Gençlerin talim ve terbiyesi Harbiye Nezareti'nce icra edilecekti. Gençlere idman ve jimnastik derslerinin yanı sıra tüfek ve revolver (toplu tabanca) kullanımı gösterilecek, silah ve patlayıcı eğitimi, askeri haritaları inceleme eğitimi verilecekti.
 
Ancak savaş devam ederken bu da yetmedi ve "Osmanlı gençliğini savaş içinde silahaltında tutmak ve bir milis örgütü etrafında toplamak"amacıyla yeni bir örgütün kurulması fikri ortaya çıktı. Bu paramiliter örgütün fikir babası, Goltz Paşa'ydı. Teklif Heyet-i Vükela'da ateşli tartışmalara neden oldu. Bazıları, gençlerin askerleştirilmesine itiraz etti ama sonunda Goltz Paşa galip geldi. Goltz'un tavsiyesiyle Almanya'da Kaiserlich Deutshe Jugendwebr veya Jugendwehr gibi gençlik örgütlerinin kuruluşunda ve idaresinde çalışmış Miralay von Hoff İstanbul'a getirildi. Alelacele paşalığa terfi ettirilen von Hoff ve yardımcısı Selim Sırrı'nın (Tarcan) önderliğinde Osmanlı Genç Dernekleri kuruldu. Von Hoff, Şubat 1916'da, derneğin nizamnamesi henüz padişah tarafından onaylanmadan İtfaiye Kışlası'nda kendisine tahsis edilen odada çalışmaya başladı. Kendisine yardımcı olarak Binbaşı Tahir Bey ile Yüzbaşı İzzet Bey verilmişti. Bu teşkilat da, 12-17 yaş arası Müslim ve gayrimüslim gençlerin üye edildiği Gürbüz Derneği ile 17 ve yukarı yaşlardaki gençlerin üye yapıldığı Dinç Derneği şeklinde örgütlenmişti.
 
DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ!
Derneklerde, milli duyguların yoğunlaşması için sözlerini Türkçülük akımının ideologlarından Ziya Gökalp'in şiirleriyle bestelenmiş marşlar ile İsveçli bestesi Felix Körling'e ait Şakıyan üç Genç Kız (Tre Trallade Jantor) şarkısından uyarlanan Dağ Başını Duman Almış marşı söyleniyordu. Marşın notalarını Mektebi Sultani'nin idman hocalarından Selim Sırrı (Tarcan) müzik eğitimi için gittiği Stockholm'den getirmişti. Sözlerini ise İstanbul Erkek Muallim Mektebi Türkçe öğretmeni Ali Ulvi (Elöve) yazmıştı.
 
Ardından derneğin yaygınlaştırılması için, vilayetlere tamimler gönderildi. çeşitli vilayetlerden gelen kursiyerlere ilk kurs 29 Haziran 1916'da Harbiye Nezareti'nde ve bizzat Von Hoff tarafından verildi. Eylül 1917'ye kadar 3 bin civarında rehber yetiştirildi. Edirne'den Kudüs'e, Bitlis'ten Basra'ya kadar geniş bir alanda teşkilatlanan Osmanlı Genç Dernekleri'nin sayısı 1917'de 706'ya ulaştı. Dinç Derneği üyeleri, 1917'de çıkarılan ve 1315 (1899) doğumluların askere alınmasını öngören bir kanun uyarınca askere alındılar. Daha sonra adlarına "Hey Onbeşli, Onbeşli, Tokat yolları taşlı..." türküsü yakılan bu gençlerin akıbetlerini ne yazık ki bilmiyoruz...
 
Gerek vilayetlerde karşılaşılan sorunlar gerekse İTC yöneticileriyle fikir ayrılığına düşen Von Hoff'un istifa etmesi (Hoff, derneklere siyaset sokulmasını istemiyordu, İTC ise dernekleri propaganda amacıyla kullanmaya çalışıyordu), Osmanlı Genç Dernekleri için sonun başlangıcı oldu. Savaşın kaybedileceğinin anlaşılması üzerine İttihatçı paşaların 1/2 Kasım 1918 gecesi bir Alman denizaltısı ile yurtdışına kaçması ise, bu nafile maceraya noktayı koydu.
 
 
Kazım Karabekir'in "Gürbüzler Ordusu'
 
Milli Mücadele döneminde Kastamonu'da Gençler Kulübü, çerkeş'te Gençler Mahfili adları altında Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerine yardım eden bazı gençlik örgütlenmeleri biliniyor. Ama en ilginç örgütlenme bu günlerde Ağrı'nın çiçeği burnunda Belediye Başkanı Sırrı Sakık ile Başbakan Erdoğan arasında polemik konusu olan Kazım Karabekir'in kurduğu "Gürbüzler Ordusu'.
 
Kazım Karabekir'in Kürt meselesine bakışını ve Kürtler açısından nasıl bir tarihsel figür olduğu konusunu ilerde ele almaya söz vererek devam edersem, Milli Mücadele sırasında Doğu Cephesi komutanı olan Kâzım Karabekir, görev yeri olan Erzurum'a giderken yolda gördüğü bazı yetimleri korumasına almıştı. Ardından yetim toplama işine hız verdi. Nihayet, sayı 1600'ü geçtiğinde, 1 Mayıs 1920'de Erzurum halkına "çocuklar Ordusu Teşkilatı'nı (veya "Gürbüzler Ordusu'nu) takdim etti. Bu çocuklara eskrim ve kayak dersi de dahil olmak üzere askeri eğitim verilmiş, bir kısmına Sanayi Gürbüzler Mektebi'nde araba tamiri, kuyumculuk gibi zanaatlar öğretilmiş, ayrıca orduya kaput, potin diktirilmişti. Ama bunlar yapılırken, Kazım Karabekir'in deyimiyle "hepsine Türklük şuuru verilmişti."
 
Karabekir'in 26 Eylül 1920'de Sarıkamış'ı Ruslardan geri alırken, Gürbüzler Ordusu'nu da seferber ettiği söylenir. Sarıkamış'ı "çocuklar Kasabası" yapmayı hedefleyen Karabekir Paşa, bu çocuklar için şehirde Sıhhiye Mektebi ile Askeri İdadi ile ebelik, dişçilik, elektrik, sinema ve fotoğraf kursları da açmıştı.
 
1922 yılına gelindiğinde "çocuklar Ordusu Teşkilatı "Sarıkamış, Trabzon, Kars, Kağızman, Beyazıt, Iğdır, Ardahan, Artvin, Rize, Sürmene ve Erzincan dahil olmak üzere 17 alay halinde örgütlenmişti. Teşkilatın bünyesindeki yetim çocuk sayısı 4 ila 6 bin arasında ifade ediliyordu. (Sayıdan nasıl korkunç bir dönem olduğunu çıkarabilirsiniz.)
 
Bazı kaynaklara göre Karabekir'in koruma altına aldığı kimsesiz erkek çocuklar arasında, Ermeni yetimler de bulunuyordu. Bu çocuklardan kabiliyetli olanlar, Karabekir tarafından, sanki Türk ailelerin yetimleri gibi gösterilerek Bursa'da yeni açılan Işıklar Askerî Lisesi'ne gönderilmiş, bir bölümü ise meslek erbabı olarak hayata karışmıştı...
 
3 Ocak 1924'te İsmet (İnönü) Bey tarafından meclise verilen bir kanun teklifiyle on iki yaşından askerlik çağına giren bütün gençleri içine alan bir teşkilat kurulması ve bu teşkilatın ülke savunmasında kullanılması öngörüldü ama teklif mecliste ilgi görmedi. Bu sefer işi Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi (çakmak) Paşa ele aldı. Mareşale göre halkı "millet-i müselleha" haline getirecek böyle bir teşkilatın kurulması hazırlıklarına derhal başlanmalıydı. Ancak bu girişim de sonuç vermedi. Konu 1927, 1928 ve 1932'de tekrar meclis gündemine geldi ama yine kanunlaşmadı. Ama "millet-i müselleha" fikri hiç ölmedi...
 
 
ÖZET KAYNAKçA
Zafer Toprak, "Meşrutiyet ve Mütareke Yıllarında Türkiye'de İzcilik&rdquo;, Toplumsal Tarih, Nisan 1998, S. 52, s.13-20; Toprak, "II. Meşrutiyet Döneminde Paramiliter Gençlik örgütleri&rdquo;, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, C.2, 1985, s.531-536;
Emre S. Karaküçük, Osmanlı'da İzciliğin Paramiliter Görünümü, Milli Eğitim Dergisi, 1999, S. 143, s. 65-75;
Mustafa Balcıoğlu, "Osmanlı Genç Dernekleri"Türk Kültürü, Şubat 1992, S. 346, s. 98-102;
Sabri Yetkin, "İttihat ve Terakki'nin Paramiliter Gençlik örgütleri: Osmanlı Genç Dernekleri ve Bunların Yayın Organlarındaki Milliyetçi Söylemler&rdquo;, Mersin üniversitesi 1. Ulusal Tarih Kongresi: Tarih ve Milliyetcilik, Bildiriler, 1997, s. 420-428;
 Atakan Esen, "Türk İzcilik Hareketi'nin Tarihsel Temelleri", Harp Akademileri Komutanlığı Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde kabul edilmiş master tezi (2009); Kazım Karabekir, çocuk Davamız, 2 cilt, Emre Yayınları, 1995
 
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/ittihat_terakkinin_ve_kazim_kar…
_________________
Emeğe saygılı olun, alıntılarınızda link gösterin ...


Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Mar 6 Jan 2015 - 18:06
MessageSujet du message: Yetim Ermeni Çocuklarından Oluşan Karbakir Efendinin Gürbüz Çocuklar
Répondre en citant

Yetim Ermeni Çocuklarından Oluşan Karbakir Efendinin Gürbüz Çocuklar Ordusuna Ait Yeni Fotoğraf...

Hayettir ki Dedeleri - Babaları Buralarda Yetişmişlerden Hiç Ses Seda Çıkmaz...






Yürüyüş kararı sayılacak say...

Meg- Yergü-Yireg...


Revenir en haut
Contenu Sponsorisé






MessagePosté le: Aujourd’hui à 09:41
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri

Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Mar 6 Jan 2015 - 18:10
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant









 
 
1906 Manastır 1906 Manastır  1909 Kardeşleri

 
 
1910 Manastır  1910 İsmet İnönü ve Kazım Karabekir Kütü'ül Amare 1916

 
 
Lice 1917 Telbis 1917 1918 Kars

 
 
Silvan'a Dönüş 1918 1918 Horasan Pasinler Ovası 1919 Erzurum

 
 
1919 Erzurum  1919 Erzurum 1919 Erzurum

 
 
1920 Ankara  1922 Balıkesir 1922 Sarıkamış

 
 
1922 Balıkesir Kuleli Askeri Lİsesi 1922 1922 Trakya

 
 
1922 Sarıkamış 18 Ocak 1923 İzmit Kurtuluş Savaşı Komutanları 1923 İzmir

 
 
1923 İzmir 1923 Ankara 1923 Kuleli

 
 
1923 İstanbul 1923 Erzincan 1924 İzmir

 
 
1924 Mustafa Kemal ve Yurt gezileri 1924 Şükran Mektebi Ayvalık 1924

 
 
Çanakkale 1924 Çanakkale 1924 Evlilik 1924

 
 
1924 İzmir 1924 Adapazarı 1924 Aydın

 
 
1924 Çanakkale 1924 Havran 1924 İstanbul

 
 
Çanakkale 15 Ocak 1924 Çanakkale 1924  Çanakkale 1924

 
 
1941 Aile Fotoğrafı Karaman 1943 Cumhuriyet Bayramı Töreni 1946

 
 
İskenderun, 1946 1946 Ankara Kazım Karabekir Paşa

 
 
Meclis Başkanı Kazım Karabekir Kazım Karabekir Paşa ve Atatürk  Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal

 
 
Yetimler Babası Kazım Karabekir Sarıkamış Sarıkamış Bebek Gölü

 
 
Sarıkamış Yetim Çocuklarla Kars'ın Kurtuluşu  İstanbul, Kız Mekteblileriyle İle Birlikte

 
 
Köylülerle Ahbablık Trabzon Ermeni Yetimleri tarafından hediye edilen fotoğraf Haydarpaşa Garı'nda Paşaları Uğurlama

 
 
Erenköy Köşk Bahçesi Şark Ordusunun Küçük Orkestrası  

    
Copyright © kazimkarabekirvakfi.org.tr


Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Mer 16 Mar 2016 - 10:47
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Pek Bilinmeyen Bir Kimsesizler Hikayesi: Kazım Karabekir'in Gürbüz Çocuklar Ordusu




Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Cephesi'nde oldukça önemli işlere imza atan ve savaşın kazanılmasında önemli rol oynayan Kazım Karabekir'in tek önemli özelliği komutanlığı değildi. Aynı zamanda büyük savaşlardan çıkarak neredeyse tamamı yıkılmış olan bir ülkenin yetim kalan çocuklarıyla da özel olarak ilgilenip çalışmalar yapıyordu.
1. Doğu Cephesi'ne geldiği ilk günden itibaren çalışmalara başladı.

Kazım Karabekir Doğu Cephesi'ne geldiği ilk günden itibaren sosyal, kültürel ve eğitim anlamında çalışmalar yapmaya başladı. En çok üzerinde durduğu konu ise savaşlarda ailelerini kaybeden binlerce yetim ve öksüz çocuğun tekrar hayata kazandırılmasıydı.
2. İlk adım 1919 yılında.

Kazım Karabekir Erzurum'a geçerken Bayburt'ta yol üstünde karşılaştığı kimsesiz çocukların Erzurum'a nakledilmesi emrini vermişti. Böylece bu büyük projenin ilk adımı atılmış oldu. Bu projenin esas önemli olan kısmı ise Erzurum'da gerçekleşecekti.
3. 50 bine yakın bakıma muhtaç çocuk.

Kazım Karabekir Doğu Cephesi'ne geldiği ilk günlerde yaptığı çalışmalarla 50 bine yakın bakıma muhtaç çocuk olduğunu rapor etmişti. Bu çocuklar sokaklarda, ağaç kovuklarında, mağaralarda, ağaç yaprakları ve ot yiyerek hayatta kalmaya çalışan sersefil halde çocuklardı.
4. Sadece Erzurum civarında 6 bin çocuk.

4 bini erkek 2 bini kız olmak üzere sadece Erzurum civarında 6 bin yetim ve öksüz çocuk Kazım Karabekir tarafından sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatılmıştı ve bu çocuklara temsili olarak Gürbüz Çocuklar Ordusu ismi verildi.
5. Hem askeri eğitim hem zanaat eğitimi.

Bu çocuklara kayak dersi de dahil olmak üzere verilen askeri eğitimlerin yanı sıra birçok alanda zanaat eğitimi de verildi.
6. Kazım Karabekir 'Çocuk Davam' dediği konudaki ciddiyetini göstermek ve Mustafa Kemal'in desteğini alabilmek için çocukların bir kısmını Ankara'ya götürdü.

Tarihçi Cemal Kutay Atatürk'ün bu çocuklardan çok etkilendiğini söyleyerek şunları belirtiyor: “Atatürk, Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay’ı bizzat bu çocukların eğitimi ve sağlığıyla ilgilenmesi için görevlendirdi. Latife Hanım ise bu çocuklarla ilgilenmeyi ulvi bir görev kabul etti; eğitimleri ve bakımlarıyla bizzat ilgilendi. Karabekir Paşa, bu çocukları Ankara’ya Paşa’nın huzuruna getirirken amacı, tüm ülkedeki yetimlere ve kimsesiz çocuklara dikkat çekerek onların eğitimini sağlayacak okullar kurdurtmaktı. Amacına ulaştı. Onun kurduğu sanayi mektepleri şimdiki meslek lisesi."
7. Sadece Türk değil Ermeni çocuklar da koruma altına alındı.

Koruma altına alınan 6 bin çocuğun arasında sadece Türk çocukları yoktu. Kimsesiz kalmış Ermeni çocukları da koruma altına alınmıştı. Hatta bazı yetenekli Ermeni çocukları Türk ailelerin çocuklarıymış gibi gösterilerek askeri okullarda öğrenim gördü iddiaları ortaya atıldı.
8. "Paşanın en yüce yönü"

Prof. Dr. Mete Tunçay konuyla ilgili şöyle diyor: "I. Dünya Savaşı sonrası doğuda yetim çocukları toplayan Kazım Karabekir Paşa onlara üniforma giydirerek çeşitli mesleklerde yetiştirdi. Çocuk sevgisi paşanın karakterinin en yüce yanıydı. Hatta, çocukları toplayan askerler, ‘Paşam bazı çocukların Türk mü Ermeni mi olduğunu anlayamıyoruz. Bazıları da Ermeni çocuklar, onları ne yapalım’ diye sormuşlar. Paşa, ‘Hepsini alın’ diye emir veriyor. Paşa, bu nedenle daha sonra, ‘Ermeni Çocukları Türkleştirdi’ şeklinde eleştirildi. O çocuklar, Karabekir Çocuğu olarak biliniyor. Askerliğimi yaparken bizzat şahit oldum, bazı milliyetçi kesimler, Karabekir’in asker çocuklarını Ermeni olarak nitelendiriyor ve ordunun Türk yapısını bozduğunu iddia ediyordu."
9. "Irkçı bir hareket değil"

Dönemin tanığı tarihçi Cemal Kutay ise şu açıklamayı yapıyor: "Din ve milliyet farkı gözetmeden tüm yetimleri topladı ve Türk üniforması giydirdi. Kızlı erkekli tüm yetimleri aydın, bilgili, ülkesini seven birer vatan evladı olarak yetiştirdi. Onlar sadece orduda yer almadılar, müspet meslek sahibi olmaları için meslek okulları açtı."
10. "Beşeri tarafı ağır basan bir askerdi"

Sözlerine devam eden Cemal Kutay: "Beşeri tarafı ağır basan bir askerdi. Dört bin çocuğa babalık eden, o çocuklar için heyecanlanıp gözleri yaşaran bir asker. Bu konuda da en büyük destekçisi ona her zaman çok güvenen Mustafa Kemal Atatürk’tü. 1908-1919 yılları arasında 10 yıl boyunca üç büyük savaş gören ülkemizde, Anadolu adeta yoksullar ve yetimler memleketi olmuştu. Sokakta nerdeyse erkek kalmamıştı. Karabekir Paşa, kurduğu okullarda yetişen çocuklardan en az iki kişinin köylere giderek aynı ruhu taşıması ve diğer köylüleri de eğitmesini istemişti. Köy enstitülerinin fikir temelini o oluşturmuştu." diyor.
11. Ancak bir çok kesime göre bu ırkçı ve asimile edici bir politika.

Her ne kadar kimsesiz çocuklara sahip çıkılıp onları hayata entegre etme gibi bir amacı olsa da bu uygulama birçok kesime göre bir asimilasyon politikası olarak nitelendiriliyor. Ermeni çocuklarının kimliklerinin kaybettirilip Türk olarak yetiştirilmesi ve asimile edilmesi kabul edilemez ve hiç de masum olmayan bir politika olarak değerlendiriliyor.
12. "Gürbüz Çocuklar Ordusu'nda Ermeniler yoktu"

Birkaç sene evvel Hürriyet Gazetesi'yle bir röportaj gerçekleştiren Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir ise şu açıklamalarda bulundu: "Kazım Karabekir için bu çocukların hangi ırktan olduğu değil 'evlat' olmaları önemliydi. Bununla birlikte bugünleri görerek Ermeni çocukları asla Türkler'in arasına katmamıştır. Gürbüz Çocuklar Ordusu'na alınan çocukların secereleri bellidir."
13. "Ermeni çocukları Trabzon'a gönderildi"

Sözlerine devam eden Timsal Karabekir: "Ermeni çocuklar da sokaklara terk edilmiş, onlara da sahip çıkılmıştır. Onlar, Trabzon'da ABD tarafından açılan yetiştirme yurduna gönderilmiştir. Trabzon'da en iyi şekilde bakılan yaklaşık 5 bin Ermeni çocuk da Kazım Karabekir'i bir baba olarak görmüştür. Ermeni çocukların yaptığı ve altına 'Yetimler babası, Kahraman Kazım Karabekir Paşa Hazretleri... Trabzon Ermeni yetimleri tarafından, 9 Eylül 1919' yazarak kendisine gönderdiği karakalem resim bugün müzemizde sergilenmektedir. Bu resim belki de yalanlara en güzel cevap niteliğindedir."
14. Eğitim olanakları neredeyse kusursuz.

Yine Hürriyet Gazetesi'ne verdiği röportajın devamında Timsal Karabekir şu sözleri dile getiriyor: "İnanması gerçekten güç ama o günün koşullarında sinemacılık, şimendifer, buhar makinesi tamiri, sıhhiyecilik eğitimleri dahi veriliyordu. Hatta çocuklar küçük kaplı ameliyat yapabilecek duruma gelmişti. Orduya potin, kıyafet dikerek de yarar sağlıyorlardı. Bugün bile yaygın olmayan spor dallarında eğitim alıyorlardı."
15. Son nefesine kadar sokak çocukları için çalıştı.

Timsal Karabekir'in 2000 yılında Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan sözleri ise şöyle: “Babamın üç kızı ve yanı sıra binlerce çocuğu vardı. Son nefesine kadar onlarla yazıştı, dertlerine, sevinçlerine ortak oldu. Milletvekilliği sırasında, sokak çocukları ile ilgili kanunu meclisten geçirmeye çalışırken kalp krizi geçirerek yaşama veda etti. Onun çocuklarla ilgili çalışması, bugün yaşadığımız çocuk sorunlarını çözecek nitelikte."
Yararlanılan Kaynaklar: 1 , 2 , 3



kostas papadopoulosOnedio Editörü


Revenir en haut
mafilou
Administrateur
Administrateur

Hors ligne

Inscrit le: 04 Sep 2006
Messages: 15 952
Point(s): 47 809
Moyenne de points: 3,00

MessagePosté le: Jeu 18 Aoû 2016 - 05:56
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Kazım Karabekir paşa ve 'mayeti' Erzincan'da 1923


Wikipedia
_________________
Emeğe saygılı olun, alıntılarınızda link gösterin ...


Revenir en haut
azad
V.I.P.
V.I.P.

Hors ligne

Inscrit le: 06 Sep 2006
Messages: 1 345
Point(s): 3 854
Moyenne de points: 2,87

MessagePosté le: Ven 24 Fév 2017 - 02:06
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

15 Temmuz darbe kalkışmasında Ermenilerin rolü

Yenisöz gazetesi yazarı Hasret Yıldırım'ın 15 Temmuz darbe kalkışmasındaki kripto Ermenileri irdelediği yazısı...

http://www.yeniakit.com.tr/



15 Ocak 2017

15 Temmuz darbe teşebbüsünün üzerinden, 2,5 aydan fazla bir vakit geçti. Bu süre zarfında; köşe yazarları ve televizyon yorumcuları, mevzuun hemen hemen her cihetinden tartışmalarla, teşebbüs hakkında mutâla'a da bulundular. Bu izâhâtlardan bir tanesi var ki, mevzua çok farklı bir boyut kazandırdı. Tarihçi-Yazar Kadir Mısıroğlu, 20 Temmuz akşamı, Beyaz Tv'de katıldığı programda, mevzuun belki de hiç konuşulmamış bir tarafını ele aldı ve şunları söyledi:
“Bu darbe teşebbüsündeki şiddetin bir diğer sebebi de; bunlar araştırılsın,elebaşlarının ben ermeni olduğu kanaatindeyim. Buradan bu işin tahkikatını yapacak hâkim ve savcılara sesleniyorum… Ben ırkçı değilim. Bir adam ermeni olsa; memleketinin nizamına, intizamına, hukukuna riayet ettikten sonra, bizim vatandaşımızdır, bir diyeceğim yok.
Ama bu memlekette kripto ermeniler var. Bunun menşeini söyleyeceğim ve bunların da ermeni olmak ihtimaline ışık tutacak vesâiki göstereceğim. İlk defa Kâzım Karabekir, ermeni vukuatından sonra yetim kalan 3.000 ermeni çocuğunu orduya aldı. Bu (gazeteyi göstererek) bunun ispatıdır. (16.05.2000 tarihli, Milliyet-2000 İlâvesi manşetine bakınız.) Bunlar ermeni çocuklarıdır, bunları orduya aldı.
Bu orduya aldığı çocukların ne menem adam olduklarına bakmadı. Bunu Kâzım Karabekir'i kınamak için söylemiyorum. Çünkü, O yeniçeri mantığıyla düşündü. O zaman henüz Kemalist inkılâplar başlamamıştı, Türkiye'de İslâmî bir hayat devam ediyordu.
Bunları biz sokakta bırakırsak, bize düşman yetişirler, bunları biz hazmederiz diye düşündü. Ama sonradan sen dini kaldırırsan, sen bunları hazmedemezsin. Bunlar ermeni oldukları şuurunu devam ettirdiler. Öldürülen analarının, babalarının intikamını almak duygusuyla yaşadılar. […] Ermeni Patriği Ateşyan ‘Sade Güneydoğu Anadolu'da 100.000 kürt hüviyetiyle yaşayan ermeni var' diyor.



Kendi kız kardeşinin bile böyle kripto ermeni olduğunu söylüyor, eniştesinin ve yeğenlerinin de böyle olduğunu söylüyor. Bu rakamı Türkiye çapında 1.000.000'a çıkaran var. Belki bu mübâlağalıdır, ama böyle bir şey var. Peki, Kâzım Karabekir'in ermeni çocukları subay olmuşlar da, onlar hâlâ hayatta mı? Elbette değil. Ama bir başka hakikât var.
Kâzım Karabekir'in kızı, televizyon programında itiraf ediyor; ‘ Babamın orduya yerleştirdiği Ermenilerin çocukları da subay olmuşlar; bayramlarda geliyorlar elimi öpüyorlar, babamdan Paşa Babamız diye bahsediyorlar, bana da Annemiz diyerek elimi öpüyorlar.' (Timsal Karabekir-17.05.2009 tarihli Habertürk Tv, Teke Tek Programı) Şimdi ne malum, bunların içinde ermeni yok!. Çünkü biz öyle bir milletiz ki, harpte esir ettiğimiz düşman askerlerine bile; 15 Temmuz gecesi bu ihtilalcilerin halka yaptığı zulüm kabilinden bir zulüm, esir askerlere bile yapmamışızdır.
Esir olan kumandanın kılıcını iade ederiz, kendisine misafir muamelesi yaparız. Bilmeyenler tarihe baksınlar; Türk Ordusu Trikopis'i esir aldığı zaman, ona nasıl muamele etti baksınlar… Vatanını işgale gelen düşmana bile yapılmayan



bir muameleyi, Türk ve Müslüman evladı olan bir subay yapamaz…”

27 Mayıs 1960 Darbesinin Ermeni Subayı
Üstad Kadir Mısıroğlu'nun bu tespitlerinin, hiç de yabana atılacak cinsten olmadığının en büyük delillerinden biri; 27 Mayıs darbecilerinden Hava Kurmay Albay Haydar Tuçkanat ile alâkalı, son kitabında bahsettiği hatıradır:
“Alparslan Türkeş beyle görüşmelerimden birinde O bana dedi ki: ‘Milli Birlik Komitesi'nde beraber olduğumuz Haydar Tunçkanat kim biliyor musun?' ‘Hayır, nereden bileyim?' dedim. İzah etti: ‘Sende çok iyi bilirsin ki; Kâzım Karabekir şüphesiz iyi niyetli olarak, birçok Ermeni yetimini askerî mekteplerde okutmuştur. O günkü şartlara bakarak bunlar ortalıkta kalırsa bize düşman yetişirler. Yeniçeriler gibi bunları millî bünyemize kazandırabiliriz diye düşünmüş olmalıdır. Sonradan vâki olan sebeplerle böyle bir durum gerçekleşmemiştir. Haydar Tuçkanat o ermeni yetimlerinden biridir.” (Kadir Mısıroğlu-Benden Tarihe Haberler, Sebil Yayınevi, İstanbul, 2016, 1.Baskı, Sayfa: 480)

Ermeni Subayın Türkçe Ezan Müdafaası
Bahse konu olan şahsın, Milli Birlik Komitesi'nde Türkçe Ezan müdafaası ile alâkalı olarak hatıralarında naklettikleri, bir Müslümanın ağzından çıkmayacak kelimeler olması bakımından bir ibret tablosudur. Klasik din düşmanı ağzıyla, İslâm Âlemi'nin birleştirici gücü Ezan'a, çeşitli kılıflar uydurarak saldırmıştır: “Milli Birlik Komitesi üyelerinin bir bölümü, ezanın 1950 öncesinde olduğu gibi Türkçe okunmasını istiyordu. Konu, Komiteye getirilerek görüşmeye açıldı. O gün Komite toplantısına Cemal Gürsel Başkanlık ediyordu. Lehte, aleyhte yapılan konuşma ve tartışmalardan sonra açık oylamaya geçildi. Başta Komite'nin genç üyeleri olmak üzere yaşlılardan da bazılarının katılmasıyla, ezanın Türkçe okunmasını Komite çoğunluğu kabul etmedi.
Bu, başta Gürsel olmak üzere, karşı tezi savunanlara büyük bir sürpriz oldu ve çoğunluk kararı doğrultusunda şu tebliğ yayımlandı: Milli Birlik Komitesi'nin 35 numaralı tebliği: (25/7/1960) ‘Vicdan hürriyetinin hâzinesi olan mukaddes dinimizin, irticai ve siyasi cereyanlara alet edilmeden, saf ve lekesiz kalması, Milli Birlik Komitesi'nin en büyük emelidir.



Vatandaşlarımızın din hakkındaki inanış ve ibadetlerine, ne kanun ve ne de zor kuvvet ile müdahale edilemez. Bu maksatla, şunu kesin olarak belirtmek isteriz ki, bazı teşekkül ve şahıslar tarafından yapılan, ezan ve Kuran-ı Kerim'in Türkçe okutulması mecburiyeti gibi, vatandaşlarımızın zihinlerinde yanlış kanaatler uyandıracak istidattaki; beyan, tefsir ve propagandalar, hiçbir suretle Milli Birlik Komitesi'nin fikirlerini ifade etmez. Milli Birlik Komitesi'
Bilindiği gibi, Peygamberimiz büyük bir Müslüman toplumuyla Medine'den Mekke'ye geldiklerinde, Kâbe'deki putlar kırılmış ve o sırada Kâbe'nin damına çıkan Bilal Habeşi, ezanı Arapça okumuştur. Ezan Kuran'da da yer almaz. Müslümanları ibadete çağıran ezanın, Türkçesi çok güzel olup, Müslüman Türkleri kendi dillerinde, namaza çağırması kadar doğal bir şey olamaz. Atatürk, Türk halkının, ezanı ve Kur'an'ı Türkçe okumasını ve dualarını Türkçe yapmasını arzulamış, böylece dinimizin halkımız tarafından anlaşılmasını, hurafelerden ve yanlış inanışlardan kurtarılmasını öngörmüştür.Milli Birlik Komitesi'nin bu kararı, onun Atatürkçülük ve devrimciliğine gölge düşürmüştür.” (Haydar Tunçkanat-27 Mayıs 1960 Devrimi/Dikta'dan Demokrasiye, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1996, 1.Baskı, Sayfa: 323-324)

Heronları Düşürün Diyen Kripto Ermeniler
Bundan altı sene evvel gündem olan bir haber var ki, yine dikkatleri ermeni subaylar konusuna çekerek, ciddi münazaralara sebebiyet vermişti: “Pkk'lı teröristlerle irtibatlı havacı bir subayın, görüştüğü üst rütbeli bir subaya; kendi adamlarımız dediği teröristlere çok zayiat verdirdiği gerekçesiyle, Heronlar'ın düşürülmesi ya da koordinatlarının değiştirilmesini istediği belirlendi. Skandal görüşme 2007'de yaşandı. 10 Ekim 2007'de Ankara'daki 388 XX X6 nolu sabit telefondan bir GSM numarasını arayan subay, heronların çok iyi tespit yaptığını, PKK elemanı olan kendi adamlarının çok zayiat verdiğini aktardı. Heronlar'ın düşürülmesini ya da koordinatlarının değiştirilmesini isteyen subaya, karşı taraf ise bir çaresine bakacakları cevabını verdi. Skandal konuşmayı tespit eden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), gereğinin yapılması için konuyu Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na iletti. Kara Kuvvetleri Komutanı (O dönem İlker Başbuğ) ise 28 Ekim 2007'de olayla ilgili soruşturma emri verdi. Soruşturmayla görevlendirilen Askeri Savcı Naci Dalkılıç, Jandarma ve Emniyet kriminal vasıtasıyla konuşmayı yapan iki havacı subayın kimliklerini tespit etti. Zayiat veren PKK'lılar için kendi adamlarımız diyen ve Heronlar'ın düşürülmesi ya da koordinatlarının değiştirilmesini isteyen kişinin Hava Pilot Üsteğmen Fırat Ç., karşı taraftan "bir çaresine bakarız" diyen kişinin ise Hava Pilot Yarbay Selami Selçuk Ç. olduğu belirledi.” (haber7.com / Çok Pkk'lı vuruyor Heron'u düşürün. 15 Temmuz 2010)
Yine bir 15 Temmuz günü ortaya çıkan bu haberde, enteresan denilebilecek ilişkiler ve irtibatlar yumağı söz konusu. Ermeni ideallerine hizmet ettiği şüphesiz ispatlanmış pkk terör örgütü mensuplarına “kendi adamlarımız” diyen subaylar, pkk'ya zayiat verdiren heronların düşürülmesi için Yarbay'a emir veren Üsteğmen!. Gerçi 15 Temmuz darbe teşebbüsüne bakıldığında, pek de şaşılacak bir durum yok. Darbe emrini veren Fetullah Gülen'in baba tarafından ermeni, ana tarafından Yahudi olması ile alt düzey komutanların üst düzey komutanlara ‘imam' olmaları hasebiyle emir vererek ast-üst ilişkisini yerle bir etmeleri, bu enteresan bağlantıların üzerindeki perdeyi tamamen kaldırmış oldu.
Bizim kimseyle alıp veremediğimiz bir şey yok. Ortada bazı hakikâtler ve tetkik edilmesi gereken iddialar var. Yetkili ve etkili şahısları ikâz ediyor, evvelden yaşanılan tecrübeleri göz önüne alarak hareket etmelerini bekliyoruz. Unutmayın!. 1995 senesinde, Kaçkar Televizyonu'nda ne demişti Üstad!. “Bir müddet sonra herkes ona hakaret edecek, onu tel'in edecek. SEN HOCA DEĞİL, PAPAZ BİLE OLAMAZSIN diyecek. Bunu bugün ben diyorsam; benim talihsizliğim, bazı olacak şeyleri tarih şuuruna istinaden evvelden görmektir. Hoca, Allah davasına ihanet ediyor, Allah yıkacak…”
_________________

Karanlık aydınlıktan, yalan gerçekten kaçar, Güneş yanlız olsada etrafa ışık saçar,üzülme doğruların kaderidir yanlızlık, kargalar sürüyle, kartallar yanlız uçar.


Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Ven 18 Aoû 2017 - 19:27
MessageSujet du message: 1911 Erzurum Doğumlu Eski Dacik GenKurBaş Org Semih Sancar Gür-
Répondre en citant

1911 Erzurum Doğumlu Eski Dacik GenKurBaş Org Semih Sancar Gürbüzler Ordusunda Mı Yetişiti ?




Pek Bilinmeyen Bir Kimsesizler Hikayesi: Kazım Karabekir'in Gürbüz Çocuklar Ordusu


Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Cephesi'nde oldukça önemli işlere imza atan ve savaşın kazanılmasında önemli rol oynayan Kazım Karabekir'in tek önemli özelliği komutanlığı değildi. Aynı zamanda büyük savaşlardan çıkarak neredeyse tamamı yıkılmış olan bir ülkenin yetim kalan çocuklarıyla da özel olarak ilgilenip çalışmalar yapıyordu.


1. Doğu Cephesi'ne geldiği ilk günden itibaren çalışmalara başladı.



Kazım Karabekir Doğu Cephesi'ne geldiği ilk günden itibaren sosyal, kültürel ve eğitim anlamında çalışmalar yapmaya başladı. En çok üzerinde durduğu konu ise savaşlarda ailelerini kaybeden binlerce yetim ve öksüz çocuğun tekrar hayata kazandırılmasıydı.

2. İlk adım 1919 yılında.



Kazım Karabekir Erzurum'a geçerken Bayburt'ta yol üstünde karşılaştığı kimsesiz çocukların Erzurum'a nakledilmesi emrini vermişti. Böylece bu büyük projenin ilk adımı atılmış oldu. Bu projenin esas önemli olan kısmı ise Erzurum'da gerçekleşecekti.

3. 50 bine yakın bakıma muhtaç çocuk.


Kazım Karabekir Doğu Cephesi'ne geldiği ilk günlerde yaptığı çalışmalarla 50 bine yakın bakıma muhtaç çocuk olduğunu rapor etmişti. Bu çocuklar sokaklarda, ağaç kovuklarında, mağaralarda, ağaç yaprakları ve ot yiyerek hayatta kalmaya çalışan sersefil halde çocuklardı.

4. Sadece Erzurum civarında 6 bin çocuk.




4 bini erkek 2 bini kız olmak üzere sadece Erzurum civarında 6 bin yetim ve öksüz çocuk Kazım Karabekir tarafından sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatılmıştı ve bu çocuklara temsili olarak Gürbüz Çocuklar Ordusu ismi verildi.

5. Hem askeri eğitim hem zanaat eğitimi.


Bu çocuklara kayak dersi de dahil olmak üzere verilen askeri eğitimlerin yanı sıra birçok alanda zanaat eğitimi de verildi.

6. Kazım Karabekir 'Çocuk Davam' dediği konudaki ciddiyetini göstermek ve Mustafa Kemal'in desteğini alabilmek için çocukların bir kısmını


Ankara'ya götürdü.



Tarihçi Cemal Kutay Atatürk'ün bu çocuklardan çok etkilendiğini söyleyerek şunları belirtiyor: “Atatürk, Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay’ı bizzat bu çocukların eğitimi ve sağlığıyla ilgilenmesi için görevlendirdi. Latife Hanım ise bu çocuklarla ilgilenmeyi ulvi bir görev kabul etti; eğitimleri ve bakımlarıyla bizzat ilgilendi. Karabekir Paşa, bu çocukları Ankara’ya Paşa’nın huzuruna getirirken amacı, tüm ülkedeki yetimlere ve kimsesiz çocuklara dikkat çekerek onların eğitimini sağlayacak okullar kurdurtmaktı. Amacına ulaştı. Onun kurduğu sanayi mektepleri şimdiki meslek lisesi."

7. Sadece Türk değil Ermeni çocuklar da koruma altına alındı.




Koruma altına alınan 6 bin çocuğun arasında sadece Türk çocukları yoktu. Kimsesiz kalmış Ermeni çocukları da koruma altına alınmıştı. Hatta bazı yetenekli Ermeni çocukları Türk ailelerin çocuklarıymış gibi gösterilerek askeri okullarda öğrenim gördü iddiaları ortaya atıldı.


8. "Paşanın en yüce yönü"



Prof. Dr. Mete Tunçay konuyla ilgili şöyle diyor: "I. Dünya Savaşı sonrası doğuda yetim çocukları toplayan Kazım Karabekir Paşa onlara üniforma giydirerek çeşitli mesleklerde yetiştirdi. Çocuk sevgisi paşanın karakterinin en yüce yanıydı. Hatta, çocukları toplayan askerler, ‘Paşam bazı çocukların Türk mü Ermeni mi olduğunu anlayamıyoruz. Bazıları da Ermeni çocuklar, onları ne yapalım’ diye sormuşlar. Paşa, ‘Hepsini alın’ diye emir veriyor. Paşa, bu nedenle daha sonra, ‘Ermeni Çocukları Türkleştirdi’ şeklinde eleştirildi. O çocuklar, Karabekir Çocuğu olarak biliniyor. Askerliğimi yaparken bizzat şahit oldum, bazı milliyetçi kesimler, Karabekir’in asker çocuklarını Ermeni olarak nitelendiriyor ve ordunun Türk yapısını bozduğunu iddia ediyordu."

9. "Irkçı bir hareket değil"



Dönemin tanığı tarihçi Cemal Kutay ise şu açıklamayı yapıyor: "Din ve milliyet farkı gözetmeden tüm yetimleri topladı ve Türk üniforması giydirdi. Kızlı erkekli tüm yetimleri aydın, bilgili, ülkesini seven birer vatan evladı olarak yetiştirdi. Onlar sadece orduda yer almadılar, müspet meslek sahibi olmaları için meslek okulları açtı."

10. "Beşeri tarafı ağır basan bir askerdi"



Sözlerine devam eden Cemal Kutay: "Beşeri tarafı ağır basan bir askerdi. Dört bin çocuğa babalık eden, o çocuklar için heyecanlanıp gözleri yaşaran bir asker. Bu konuda da en büyük destekçisi ona her zaman çok güvenen Mustafa Kemal Atatürk’tü. 1908-1919 yılları arasında 10 yıl boyunca üç büyük savaş gören ülkemizde, Anadolu adeta yoksullar ve yetimler memleketi olmuştu. Sokakta nerdeyse erkek kalmamıştı. Karabekir Paşa, kurduğu okullarda yetişen çocuklardan en az iki kişinin köylere giderek aynı ruhu taşıması ve diğer köylüleri de eğitmesini istemişti. Köy enstitülerinin fikir temelini o oluşturmuştu." diyor.

11. Ancak bir çok kesime göre bu ırkçı ve asimile edici bir politika.



Her ne kadar kimsesiz çocuklara sahip çıkılıp onları hayata entegre etme gibi bir amacı olsa da bu uygulama birçok kesime göre bir asimilasyon politikası olarak nitelendiriliyor. Ermeni çocuklarının kimliklerinin kaybettirilip Türk olarak yetiştirilmesi ve asimile edilmesi kabul edilemez ve hiç de masum olmayan bir politika olarak değerlendiriliyor.

12. "Gürbüz Çocuklar Ordusu'nda Ermeniler yoktu"



Birkaç sene evvel Hürriyet Gazetesi'yle bir röportaj gerçekleştiren Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir ise şu açıklamalarda bulundu: "Kazım Karabekir için bu çocukların hangi ırktan olduğu değil 'evlat' olmaları önemliydi. Bununla birlikte bugünleri görerek Ermeni çocukları asla Türkler'in arasına katmamıştır. Gürbüz Çocuklar Ordusu'na alınan çocukların secereleri bellidir."

13. "Ermeni çocukları Trabzon'a gönderildi"



Sözlerine devam eden Timsal Karabekir: "Ermeni çocuklar da sokaklara terk edilmiş, onlara da sahip çıkılmıştır. Onlar, Trabzon'da

ABD

tarafından açılan yetiştirme yurduna gönderilmiştir. Trabzon'da en iyi şekilde bakılan yaklaşık 5 bin Ermeni çocuk da Kazım Karabekir'i bir baba olarak görmüştür. Ermeni çocukların yaptığı ve altına 'Yetimler babası, Kahraman Kazım Karabekir Paşa Hazretleri... Trabzon Ermeni yetimleri tarafından, 9 Eylül 1919' yazarak kendisine gönderdiği karakalem resim bugün müzemizde sergilenmektedir. Bu resim belki de yalanlara en güzel cevap niteliğindedir."

14. Eğitim olanakları neredeyse kusursuz.



Yine Hürriyet Gazetesi'ne verdiği röportajın devamında Timsal Karabekir şu sözleri dile getiriyor: "İnanması gerçekten güç ama o günün koşullarında sinemacılık, şimendifer, buhar makinesi tamiri, sıhhiyecilik eğitimleri dahi veriliyordu. Hatta çocuklar küçük kaplı ameliyat yapabilecek duruma gelmişti. Orduya potin, kıyafet dikerek de yarar sağlıyorlardı. Bugün bile yaygın olmayan spor dallarında eğitim alıyorlardı."

15. Son nefesine kadar sokak çocukları için çalıştı.



Timsal Karabekir'in 2000 yılında Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan sözleri ise şöyle: “Babamın üç kızı ve yanı sıra binlerce çocuğu vardı. Son nefesine kadar onlarla yazıştı, dertlerine, sevinçlerine ortak oldu. Milletvekilliği sırasında, sokak çocukları ile ilgili kanunu meclisten geçirmeye çalışırken kalp krizi geçirerek yaşama veda etti. Onun çocuklarla ilgili çalışması, bugün yaşadığımız çocuk sorunlarını çözecek nitelikte."

https://onedio.com/haber/pek-bilinmeyen-bir-kimsesizler-hikayesi-kazim-kara…


GÜNDEM / Yusuf İNAN
İlker Başbuğ, Kazım Karabekir'in Gürbüzler Ordusu ve Ermeni Çocukları





İlker Başbuğ 28 Ağustos 2008 - 27 Ağustos 2010 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanlığı yaparak emekli oldu. Bu sürece kadar İlker Başbuğ hiç dikkatimi çekmemişti. Daha sonra Ergenekon Terör Örgütü sanıklarını savunurken dikkatimi çekti.

Delilleri “kağıt parçası ve boru” olarak yorumlamasıyla gündeme geldi. Son dönemlerin en tartışılan, Türk Milleti'ne en fazla stres yaşatan Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.

Bir defasında Kazım Karabekir'in fotoğrafı önüne geçip yumruğu havada ağzı açık pozu nedeniyle dikkatler üzerine çevrildi. Bugüne kadar hiçbir Genelkurmay Başkanı Atatürk dışında bir devlet adamının fotoğrafını abartılı bir şekilde asarak, önünde avazı çıktığı kadar bağırmamıştı.

Türkiye o günlerde İlker Başbuğ'a bu hareketi yapmaya zorlayan nedenleri bilmiyordu. Hatta Kazım Karabekir fotoğrafıyla sağ kesimden biraz sempati de kazanmıştı. İnsanların aklında acaba soruları cirit atıyordu.

İşte o günlerde dikkatli bir okurumdan mail aldım. Mailinde İlker Başbuğ'un Kazım Karabekir fotoğrafının anlamını bilip bilmediğim soruluyordu. Eğer bilmiyorsan “Gürbüzler Ordusu” hakkında bilginiz de yoktur denilen mail iki tebessüm işaretiyle bitiyordu.

Çok meraklanmıştım hemen araştırmaya başladım.
Bu konuyu araştırırken Karabekir Paşa tarafından kurulan "Gürbüzler Ordusu"na ait bilgi ve belgelere ulaştım.



Belgelerdeki ilk cümleler dikkat çekiciydi.

Ermeni çocuklarının Kazım Karabekir Paşa tarafından Işıklar ve Kuleli Askeri Lisesi'ne sokulduğu iddia ediliyordu.


Kaynak olarak Milliyet Gazetesi'nin 16 Mayıs 2000 tarihli nüshası gösteriliyordu. Haber Şükran Özçakmak tarafından hazırlamış.

Milliyet Gazetesi'nin haberine göre, Kazım Karabekir'in savaşta yetim kalan 6 bin çocuğu toplayarak onlardan "Gürbüzler Ordusu" kurmuş, bir kısmını da sanayi mekteplerine yerleştirmiş.

Milliyet Gazetesi,nin haberindeki detaylar:

Biz, Karabekir Paşa’nın arşivinde, yetim çocuklardan oluşturulan Gürbüzler Ordusu’nun belgelerini ve yazışmalarını bulduk. Savaşta yetim kalan 6 bin çocuğu toplayarak onlardan "Gürbüzler Ordusu" kuran ve bir kısmını da sanayi mekteplerinde yetiştiren Karabekir Paşa, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bu nedenle eleştiri almıştı.

Ancak o, Mustafa Kemal Atatürk’ün desteğini almak ve ‘Çocuk Davam’ dediği meselenin ciddiyetini göstermek için, Doğu’da topladığı yetim çocukların bir kısmını Ankara’ya götürdü. Dönemin tanığı tarihçi Cemal Kutay, yetim çocukların görüntüsünün Atatürk’ü çok etkilediğini anlatırken şunları söyledi:

“Atatürk, Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay’ı bizzat bu çocukların eğitimi ve sağlığıyla ilgilenmesi için görevlendirdi. Latife Hanım ise bu çocuklarla ilgilenmeyi ulvi bir görev kabul etti; eğitimleri ve bakımlarıyla bizzat ilgilendi. Karabekir Paşa, bu çocukları Ankara’ya, Paşa’nın huzuruna getirirken amacı, tüm ülkedeki yetimlere ve kimsesiz çocuklara dikkat çekerek onların eğitimini sağlayacak okullar kurdurtmaktı. Amacına ulaştı. Onun kurduğu sanayi mektepleri şimdiki meslek lisesi."

Wowturkey.com sitesinde yer alan bir başka rivayete göre de:

Erzurum ve çevresinde tüm yetimleri toplar, onları yurtlara yerleştirir. Bu yetimlerin büyük çoğunluğu Ermeni çocuklarıdır. 6 bin civarında olan bu Ermeni yetimlerin 4 bini erkek 2 bini kızdır.

Bu yetimlerin bir kısmı zenaata verilirken büyük çoğunluğu Kuleli ve Bursa'da açılan Işıklar Askeri Lisesi'ne kaydedilir. Bu çocuklar daha sonra "Gürbüzler Ordusu" olarak anılır.

27 Mayıs ihtilalini yapan albayların bir kısmının bu yetimler arasından çıktığı söylenir.

Malum olduğu üzere anasız babasız aile ortamından uzak yetişen çocuklar aile sevgisinden ve şefkatinden uzak yetiştiği için ilerde bunlar biraz gaddar olabiliyor. 27 Mayıs darbesinden sonra yaşanan gaddarlıkların bir nedeni de bu olmalı.

Milliyet Gazetesi haberine dayanak olarak bazı tarihçilerden de görüş almış:

TARİHÇİLER NE DİYOR?

Prof. Dr. Mete Tunçay: (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi)

“I. Dünya Savaşı sonrası doğuda yetim çocukları toplayan Kazım Karabekir Paşa onlara üniforma giydirerek çeşitli mesleklerde yetiştirdi.

Çocuk sevgisi Paşa'nın karakterinin en yüce yanıydı. Hatta, çocukları toplayan askerler, ‘Paşam bazı çocukların Türk mü Ermeni mi olduğunu anlayamıyoruz. Bazıları da Ermeni çocuklar, onları ne yapalım?’ diye sormuşlar.

Paşa, ‘Hepsini alın’ diye emir veriyor. Paşa, bu nedenle daha sonra, ‘Ermeni Çocukları Türkleştirdi’ şeklinde eleştirildi. O çocuklar, Karabekir Çocuğu olarak biliniyordu.

Askerliğimi yaparken bizzat şahit oldum, bazı milliyetçi kesimler,Karabekir’in asker çocuklarını Ermeni olarak nitelendiriyor ve ordunun Türk yapısını bozduğunu iddia ediyordu."

Cemal Kutay:

Din ve milliyet farkı gözetmeden tüm yetimleri topladı ve Türk üniforması giydirdi. Kızlı erkekli tüm yetimleri aydın, bilgili, ülkesini seven birer vatan evladı olarak yetiştirdi. Onlar sadece orduda yer almadılar, müspet meslek sahibi olmaları için meslek okulları açtı. Beşeri tarafı ağır basan bir askerdi. 4 bin çocuğa babalık eden, o çocuklar için heyecanlanıp gözleri yaşaran bir asker. Bu konuda da en büyük destekçisi ona her zaman çok güvenen Mustafa Kemal Atatürk’tü. 1908-1919 yılları arasında 10 yıl boyunca üç büyük savaş gören ülkemizde, Anadolu adeta yoksullar ve yetimler memleketi olmuştu. Sokakta nerdeyse erkek kalmamıştı. Karabekir Paşa, kurduğu okullarda yetişen çocuklardan en az iki kişinin köylere giderek aynı ruhu taşıması ve diğer köylüleri de eğitmesini istemişti. Köy enstütilerinin fikir temelini o oluşturmuştu.

Arastiralim.com internet sitesinde aşağıdaki ifaler yer alıyor:

Karabekir Paşa ve Ermeni çocuklar

Kazım Karabekir Paşa, savaş sırasında yetim kalan 4 bin kadar erkek çocuğu Erzurum ve çevresinde, sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatıyor. Bunların yarısıyla, ‘Gürbüzler Ordusu’ kuruluyor. Askerî eğitim veriliyor. O kadar ki, kayak dersi dahi aldırılıyor. Bir kısmına Sanayi Gürbüzler Mektebi’nde zanaat öğretiliyor. Türklük bilinci veriliyor. ‘Türk Yılmaz’ o dönemde Karabekir Paşa tarafından kaleme alınıyor. ‘Teyyareci’ gibi tiyatrolar oynanıyor, müzik dersleri veriliyor. Karabekir Paşa’nın koruma altına aldığı kimsesiz erkek çocuklar arasında, Ermeni yetimler de bulunuyor. Özellikle Gürbüzler Ordusu’nda kabiliyetli olanlar Bursa’da yeni açılan Işıklar Askerî Lisesi’ne gönderiliyor. Diğerleri de geçimlerini sağlayacak meslek erbapları olarak hayata atılıyor.

internethaber.com sitesinde Balyoz darbe planı başlıklı habere yapılan bir yorumda:

"Ermeni çocuklarını devşirmeleri.60 darbesini yapan Madanoğlu ve bazılarının o dönemde askeri liseye yerleşenler olduğu söyleniyor.Hala da var belki de kim bilir? " deniliyor.

Taraf Gazetesi'nden Ayşe Hür'ün 12.04.2009 tarihli makalesinde "Kazım Karabekir’in Gürbüzler Ordusu " bakın nasıl yer alıyor?

Milli Mücadele döneminde Kastamonu’da Gençler Kulübü, Çerkeş’te Gençler Mahfili adları altında Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerine yardım eden bazı gençlik örgütlenmeleri biliniyor. Ama en ilginç örgütlenme Kazım Karabekir’in ‘Gürbüzler Ordusu’.

Milli Mücadele sırasında Doğu Cephesi komutanı olan Kâzım Karabekir, Erzurum civarında yetim kalan 2 bin kız, 4 bin kadar erkek çocuğu sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatmış oğlanların yarısıyla, ‘Gürbüzler Ordusu’ kurmuştu. Bu çocuklara kayak dersi de dahil olmak üzere askeri eğitim verilmiş, bir kısmına Sanayi Gürbüzler Mektebi’nde zanaat öğretilmiş, orduya kaput, potin diktirilmişti. Ama hepsine Türklük bilinci verilmişti. Karabekir’in 26 Eylül 1920’de Sarıkamış’ı Ruslardan geri alırken, Gürbüzler Ordusu’nu da seferber ettiği söylenir. Karabekir’in koruma altına aldığı kimsesiz erkek çocuklar arasında,
Ermeni yetimler de bulunuyordu. Bu çocuklardan kabiliyetli olanlar, Karabekir tarafından, sanki Türk ailelerin yetimleri gibi gösterilerek Bursa’da yeni açılan Işıklar Askerî Lisesi’ne gönderilmiş,bir bölümü ise meslek erbabı olarak hayata karışmıştı.

*



Bu arada Türkiye'de ilk defa Genelkurmay karargahında 25 Ocak 2010 tarihinde önemli bir anma töreni düzenlendi. Tören ilk defa Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak'ı da kapsıyordu.

Orgeneral İlker Başbuğ, en tartışılan konuşmasını Kazım Karabekir Paşa'nın portresinin önünde yaptı. Sayın Başbuğ'un, yumruğu havada kükreme anı hafızalardan uzun süre silinmedi.

Şimdi bu makalenin başından buraya kadar gelen kareleri birleştirdiğimizde, ortaya birçok bilinmez ve endişe dağları çıkıyor...

Bu bilinmezlerin en büyüğü olarak karşımıza çıkan sorular :

1- O dönemde bizzat Kazım Karabekir Paşa tarafından askeri liselere yerleştirilen Ermeni çocukları kimler ?

2- Onların çocukları hatta torunları şu an TSK'da görev alıyor mu?

3- İçlerinden TSK'da görev yaptıktan sonra emekli olanlar var mı? Varsa kimler? Kamuoyuna açıklanacak mı?

4- PKK'lılara bizim çocuklar diyen subayların soy ağacında böyle bir ilişki var mı?

5- Ülkemizi zaman zaman kargaşaya sürükleyen darbe girişimlerinde bulunan isimlerin, Karabekir Paşa'nın çocukları olarak bilinen Ermeni çocukları ile bir ilişkisi var mı?

6- Son dönemde ortaya çıkan Ergenekon yapılanmasında yer alan kişilerin Karabekir Paşa'nın Gürbüz Çocukları ile bağları var mı ?

7- İlker Başbuğ'un Kazım Karabekir aşkının arkasında Gürbüzler Ordusu'yla bir bağ var mı?

8- İnternet Andıcı davasında ifade veren subayların açıklamaları dönemin Genelkurmay Başkanı sıfatıyla İlker Başbuğ'u gösterdiği düşünülürse; Türkiye İlker Başbuğ ile Kazım Karabekir arasındaki sıcak ilişkiyi nasıl anlamalı?

9- İlker Başbuğ'un ağlama duvarındaki fotoğrafları ile oğlu Murat Başbuğ'un yapılan bir PKK operasyonunda gözaltına alınarak tutuklanan Hasan Lala, çekilmiş fotoğrafı ne anlama geliyor.

Hasan Lala Murat arkadaşım derken Genelkurmay Başkanlığı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un oğlunu, PKK sanığı bir kişiyle gösteren fotoğrafın üç yıl önce bir arkadaş grubunda çekildiğini bildirdi.

Bu konunun ve soruların cevaplarının ortaya çıkması için Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) başta olmak üzere, tarihçilere büyük görev düşüyor. Eğer ülkemizin yıllardır yaşadığı terör olaylarında Karabekir Paşa'nın çocuklarının parmağı var ise, ülke büyük tehlike altında demektir.

İşte o zaman Ermenistan'da yayınlanan Sobesednik Armenii gazetesi Ermeni ajanın TBMM'de milletvekilliği yaptığı iddiasının doğruluğu tartışma götürmüyor. Somut bilgi ve açıklama gerekiyor.

Hatta bu gazete çıkar da Türk Ordusu'nda da 3 bin tane Ermeni Ajanı subay yirmi yıldır görev yapıyor derse, şaşırmayalım.


Türkiye Cumhuriyeti'ni bu duruma düşürmemek için, devletin resmi kurumları harekete geçmelidir.Bu konuda bir zaafiyet var ise, tek tek ortaya çıkarılmalı ve ülkenin rahat nefes alması sağlanmalıdır.


* Milliyet Gazetesi'nin 16 Mayıs 2000 tarihli sayısının fotoğrafları:










Semih SANCAR / Orgeneral - Top.1932 - 8




6 Mart 1973 - 7 Mart 1978




Türk Silahlı Kuvvetlerinin 16'ncı Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Semih SANCAR, 1911 yılında Erzurum'da doğmuş, 1932 yılında Kara Harp Okulundan, 1934 yılında Topçu Okulundan mezun olmuştur.



1939 yılına kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı çeşitli birliklerde Batarya Takım Komutanlığı yapmıştır. 1942 yılında Harp Akademisini kurmay subay olarak bitirdikten sonra; Genelkurmay Karargâhında Proje Subaylığı, 3'üncü Uçaksavar Alayında Batarya Komutanlığı, Hava Savunma Genel Komutanlığında Karargâh Subaylığı, 9'uncu Kolordu Motorlu Topçu Alayında Tabur Komutanlığı, 3'üncü Ordu Harekât Şubesinde Kısım Amirliği ve Şube Müdürlüğü, Kara Harp Akademisinde Öğretim Üyeliği ve 2'nci Kolordu Topçu Komutan Yardımcılığı görevlerini yürütmüştür.



1960 yılında Tuğgeneralliğe terfi etmiştir. Tuğgeneral rütbesi ile 4'üncü Tümen Komutanlığı, Genelkurmay Personel Başkanlığı ve Genelkurmay Harekât Başkanlığı yapmış, 1963 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Tümgeneral rütbesi ile Harp Akademileri Komutan Vekilliği, 5'inci Kolordu Komutan Vekilliği ve Kara Kuvvetleri Harekât Kurmay Yarbaşkanlığı görevlerinde bulunmuş, 1964 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Eğitim Kolordusu ve 9'uncu Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 1969 yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir. Orgeneral rütbesinde Jandarma Genel Komutanlığı, 2'nci Ordu Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerini yürütmüş, 6 Mart 1973 tarihinde atandığı Genelkurmay Başkanlığı görevinden 7 Mart 1978 tarihinde emekli olmuştur.



Bayan Vefika SANCAR ile evlenmiş olan Orgeneral Semih SANCAR'ın iki çocuğu vardır. Fransızca bilmektedir.

8 Aralık 1984 tarihinde vefat etmiş, Ankara'da Cebeci Şehitliği'nde toprağa verilmiştir.

http://www.tsk.tr/TskHakkinda/SemihSancar

http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Ara.aspx?araKelime=Semih%20Sancar&isAdv=false


Dernière édition par vahe2009 le Dim 20 Aoû 2017 - 08:09; édité 1 fois
Revenir en haut
Publicité






MessagePosté le: Ven 18 Aoû 2017 - 19:27
MessageSujet du message: Publicité

Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Ven 18 Aoû 2017 - 19:45
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Eski Genelkurmay Başkanı'nın madalyaları bit pazarından çıktı



Kıbrıs Harekatını yürüten Türkiye'nin 16. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'a ait madalya, madalyon, plaket ve rozetler Ankara'daki bit pazarında çıktı."Kıbrıs Kahramanı" olarak tarihe geçen eski genelkurmay başkanlarından Sancar'a ait bazı özel eşyalar, İskitler'de haftada bir kez kurulan bit pazarında fark edildi.

Sancar'a 1978'de NATO tarafından verilen plaket ile Güney Kore Savunma Bakanı Yu Jae Hung ve Japonya Meşru Müdafaa Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Hiroichi Samejima tarafından takdim edilen madalyonların da aralarında yer aldığı 30 parça eşyayı, koleksiyoner Necati Doğan satın aldı.




Yaklaşık 40-45 yıllık mazisi bulunan eşyalar içinde Sancar'ın Osmanlıca yazdığı not defteri, üniformasında yer alan şerit rozetler ve bröveler ile Sancar'a Çukurova Üniversitesi tarafından takdim edilen "Onur Belgesi" de bulunuyor.Yakın tarihe ait belge niteliğine sahip eşyaların uygun olmayan koşullarda tutulmaları sebebiyle bakımsızlıkları da dikkati çekiyor.

"Başka eşyalar çıkarsa

şaşırmamak gerekir"

Sancar'a ait eşyaları bit pazarından satın alan koleksiyoner Doğan, Sancar'ın özel eşyalarının çöpe atıldığını ya da eskicilere satıldığını ve bir şekilde bit pazarına kadar düştüğünü söyledi.Bir satıcının, Sancar'a ait olduğunu fark ederek eşyaları bit pazarından topladığını anlatan Doğan, o kişiden de bunları kendisinin satın aldığını kaydetti.Elinde Sancar'a ait madalya, madalyon, plaket ve rozetlerin de olduğu 30 parça eşyanın bulunduğunu dile getiren Doğan, şöyle konuştu:

"Öğrendiğim kadarıyla Sancar'a ait eşyalar hala bit pazarlarında satılıyor. Bunların bir kısmının Sancar'a ait olduğu ise hala bilinmiyor. Mesela, bir koleksiyoner arkadaşım geçen hafta Sancar'a ait fotoğraf albümünü pazarda görmüş. Sancar'a ait başka eşyalar bit pazarında çıkarsa şaşırmamak gerekir. Kıbrıs Barış Harekatının ardından dönemin hükümeti tarafından mareşal unvanına layık görülen ama bu unvanı kabul etmeyen Sancar gibi bir kahramanın eşyalarının bit pazarına düşmesi üzüntü verici. Böyle bir tablonun oluşmasında ülkemizde müzeciliğin yeterince gelişmemesinin de etkisi var. Özellikle askeri müze sayısı oldukça yetersiz. Müze sayımız çoğaldıkça insanımızda tarih ve müzecilik bilinci oluşacak ve tarihi değeri olan birçok eşya muhafaza edilecektir."



Semih Sancar kimdir? 

Erzurum'da 1911'de dünyaya gelen Sancar, 1932'de Kara Harp Okulundan, 1934'te Topçu Okulundan mezun oldu. Sancar, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı çeşitli birliklerde 1939 yılına kadar batarya takım komutanlığı yaptı. Harp Akademisini 1942'de kurmay subay olarak bitiren Sancar, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde çeşitli kademelerde görev yaptı. Korgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Eğitim Kolordusu ve 9'uncu Kolordu Komutanlığı görevlerinin ardından 1969'da orgeneralliğe terfi eden Sancar, Jandarma Genel Komutanlığı, 2'nci Ordu Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerini yürüttü. Sancar, 6 Mart 1973'te Türkiye'nin 16. Genelkurmay Başkanı oldu. Sancar, görev süresinde, 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'ta başlattığı ve 14 Ağustos'ta Türk birliklerinin başkent Lefkoşa'ya girmesiyle sonuçlanan Kıbrıs Barış Harekatını yönetti. Genelkurmay Başkanı olarak 7 Mart 1978'de emekliye ayrılan Sancar, 8 Aralık 1984'te vefat etti.



 

AA

http://www.hurriyet.com.tr/eski-genelkurmay-baskaninin-madalyalari-bit-pazarindan-cikti-40553972


Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Sam 11 Nov 2017 - 08:24
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant



gavuru gavura kırdıtmak projesi olarak "Gürbüzler Ordusu"


Revenir en haut
IRA
Modérateur
Modérateur

Hors ligne

Inscrit le: 03 Nov 2013
Messages: 910
Point(s): 2 509
Moyenne de points: 2,76

MessagePosté le: Ven 19 Jan 2018 - 21:39
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Vahe link yok olmuş


"Ermeni kiliselerinde seks filmleri oynatıldı!"
Agos Gazetesi yazarı-mimar Zakarya Mildanoğlu 1915 ve sonrasında ailesinin yaşadıklarını anlattı
26.04.2013
Agos Gazetesi yazarı-mimar Zakarya Mildanoğlu, Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı. 1915 ve sonrasında ailesinin yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamayan Mildanoğlu, çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Mildanoğlu “Bir yandan bu restorasyonlar yapılıyor ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Bir dönem bazı Ermeni kiliseleri sinemaya dönüştürüldü ve buralarda özellikle seks ve porno filmleri oynatıldı. Bunların kanıtları da var.” dedi.

İşte Zakarya Mildanoğlu'nun o açıklamaları....

“KIZKARDEŞLERİM KAÇIRILMASIN DİYE İSTANBUL'A GELDİK”
Anadolu'da eski bir Ermeni köyü olan Ekrek'te doğdum. 8 yaşında İstanbul'a geldim. Çoğu şeyi ilk o zaman gördüm. Ben geldikten iki sene sonra da ailem geldi. Ablalarım artık genç kız olmuşlardı, sürekli onlara sataşıyorlardı. Hatta kaçırma girişimleri vardı. Bu tarihsel bir şey ne yazık ki. Gelin Alaylarından kaçırılan gelin sayısı az değil. Hatta ilk gece hakkı diye bir şey var. Evleniyorsunuz, gerdek gecesine girmeden önce ilk geceyi başkasıyla geçiriyorsunuz, ondan sonra gerçek eşinize dönüyorsunuz. Bunlar hiç konuşulmuyor, çünkü cumhuriyet yalan ve inkar üzerine kurulmuş. Bu baskı ve kaçırma girişimleri nedeniyle ailem bir gece yüklenip İstanbul'a geliyor. 2000 haneli bir köydü, biz o köyün son Ermeni ailesiydik.

“KAZIM KARABEKİR EMİR VERDİ, KİLİSE YIKILDI”
Köyün mezarlığı hala duruyor. Biraz sapa bir yerde, bu yüzden çok fazla tahrip edilmemiş ama bazı mezar taşları filan çalınmış. Hala defineciler arıyorlar. Müthiş bir kültürel tahribat var. Köydeki kilise de durmuyor ama annem nasıl yıkıldığını hatırlıyor. Kazım Karabekir Doğuya giderken emir veriyor, “Dönüşte bu kiliseyi görmeyeceğim” diyor ve kilise top atışlarıyla yıkılıyor.

“TÜM AİLEYİ KATLETTİ, İTİBARI İADE EDİLDİ”
Babam 1915'te 9 yaşındaymış. Sokakta kalmış, misyonerler yakalamış ve Amerikan kolejine götürmüşler. Tüm ailesini kaybetmiş. 6 kardeşini, annesini, babasını, dedesini... İşte 1915'te olan bu. Babam Yozgatlı benim. Meşhur Boğazlıyan Kaymakamı var. Babamın ailesini o katletti. İdam edilmişti ama daha sonra itibarı iade edildi, hatta ailesine maaş bağlandı.

“ERMENİ NÜFUSU %25'Tİ, ŞİMDİ BİNDE 1'İN ALTINDA”
Dönüp dolaşıp şunu söyleniyor: Ne oldu? Olan şu: Bu ülkenin yüzde 25'i Ermeni'ydi, bugün bu nüfus binde 1'in altında. Anadolu'da 1000'e yakın okul vardı, bugün 20 tane okul kaldı. Bu rakamlar Osmanlı arşivlerinde var, bunlar Ermenilerin uydurduğu şeyler değil.

“TÜRKLEŞTİREREK UNUTTURMAK DEVLET POLİTİKASI”
Babamın adı tahribata uğramış, soyadı da tamamen değişmiş. Mildanoğlu diye bir soyadı almışız, halbuki soyadımız Mıgirdiçyanmış. Onlarca böyle hikaye var. İTÜ'de mimarlık okurken hiç Ermeni tarihi ve mimarisi hiç görmedik mesela. Bu ülkede her şeyi Türkleştirerek unutturmak bir devlet politikası. Türkiye'de bu ideoloji altında yetişmiş kuşaklar var. Bu kuşaklar yeni yeni tarihle yüzleşiyorlar.

"ULAN GAVUR BU MEMLEKETİ KURTARMAK SANA MI KALDI?" DİYORLARDI
Benim çok aktif bir siyasi yaşamım vardı. TKP'liydim. 3 sene cezaevinde kaldım. Cezaevinde Ermeni olmak farklı değil ama sorguda Ermeni olmak farklı. Sorgudan önce koridorda bekletirlerdi bizi. Nerden geleceği belli olmayan tekme tokat arasında bana "Ulan gavur, bu memleketi kurtarmak sana mı kaldı?" diyorlardı. Sorgu odasında hukuk biterdi zaten.

“DİYARBAKIR CEZAEVİ'NDEN FİRAR ETMEYİ DÜŞÜNDÜM”
Ben Diyarbakır Cezaevi'ni görmüş bir insanım. Diyarbakır'da yedek subayken gözaltına alınmıştım. Orada Kürtlere yapılan zulmü gördüm, ölüler gördüm, yapılan işkencelere tanık oldum. Çaresizsiniz, elinizden hiçbir şey gelmiyor. Firar etmeyi düşünüyordum. Sonrasında Metris bana saray gibi geldi.

“AHTAMAR KİLİSESİ'NİN YIKIMINI YAŞAR KEMAL DURDURDU”
1951’de Yaşar Kemal Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabirken bir röportaj için Van’a gidiyor. Oradaki ahali diyor ki, “Yaşar bey burada bir ada var. Ada üzerinde çok güzel bir kilise var. Orayı görmeden gitmeyin” Anladığım kadarıyla Yaşar Kemal biraz nazlanıyor gitmeme konusunda. Sonra bir yüzbaşı diretince bir motora atlayıp Ahtamar’a çıkıyorlar. Bir bakıyorlar ki birileri kiliseyi yıkıyor. Yaşar Kemal bakıyor ki manastırın bir katını yıkmışlar, askerler yıkmaya devam ediyorlar. Onun üzerine Yaşar Kemal Van’a dönüyor ve biraz da tantana çıkararak yıkımın durdurulmasını sağlıyor. Yaşar Kemal oraya gitmemiş olsa Ahtamar diye bir şeyi biz göremeyecektik.

“ÇELİK'İN SÖZLERİNDE LANETLİ BİR DİASPORA VAR, ONLAR TÜRKİYE'DEN GİDENLERİN ÇOCUKLARI”
Bakan Ömer Çelik'in sözlerini önemsiyorum ama bu çağrının altı doldurulmalı. Diğer türlü bu olacak bir iş değil. Çağrılar yaparken de biraz dikkatli olmak lazım. Mesela Ömer Çelik'in sözlerinde lanetli bir diaspora var, oysa onlar Türkiye'den giden insanların çocukları. Bir de Ermenilere "dönün" demek yetmez, nereye dönecekler? Oralarda kurulmuş hayatlar var, can ve mal güvenliği sorunu var. Önce Ermenistan'dan buraya gelen 40-50 bin ailenin eğitim, barınma, sosyal güvenlik sorunlarını çözmek lazım.

“ERMENİ KİLİSELERİNDE SEKS VE PORNO FİLMLERİ OYNATILDI”
1950'den sonra kültürel bir katliam yapılmış, ayakta kalan kiliseler-okullar ihalelerle yıkılmıştır. Bunların hepsinin belgeleri de var. Bu temiz bir tarih değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin sırtında yükler var. Biz HAYCAR Derneği (Hayrat Canlandıran ve Araştıran Mimar ve Mühendisler Dayanışma Derneği) olarak bakanlığa da müracat ettik. “Türkiye'de birtakım eserler restore ediliyor, bunları doğru düzgün yapmak için gerekiyorsa katkıda bulunmaya hazırız” dedik. Bir yandan bu restorasyonlar yapılıyor ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Bir dönem bazı Ermeni kiliseleri sinemaya dönüştürüldü ve buralarda özellikle seks ve porno filmleri oynatıldı. Bunların kanıtları da var.

vahe2009 a écrit:
Kazım Karabekir emir verdi, kilise yıkıldı

Köyün mezarlığı hala duruyor. Biraz sapa bir yerde, bu yüzden çok fazla tahrip edilmemiş ama bazı mezar taşları filan çalınmış. Hala defineciler arıyorlar. Müthiş bir kültürel tahribat var. Köydeki kilise de durmuyor ama annem nasıl yıkıldığını hatırlıyor. Kazım Karabekir Doğuya giderken emir veriyor, “Dönüşte bu kiliseyi görmeyeceğim” diyor ve kilise top atışlarıyla yıkılıyor.

http://www.tvhaber.com/video/40500/ahtamar-kilisesinin-yikimini-yasar-kemal-durdurdu.html

_________________
Tzourou Ira
Athens - Samos
Constantinople


Revenir en haut
vahe2009
Modérateur Général
Modérateur Général

Hors ligne

Inscrit le: 07 Nov 2009
Messages: 28 221
Point(s): 79 636
Moyenne de points: 2,82

MessagePosté le: Sam 20 Jan 2018 - 09:18
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

http://www.haberturk.com/polemik/haber/839381-ermeni-kiliselerinde-seks-filmleri-oynatildi-

Revenir en haut
guest
Super Membre
Super Membre

Hors ligne

Inscrit le: 10 Avr 2011
Messages: 5 705
Point(s): 14 834
Moyenne de points: 2,60

MessagePosté le: Dim 2 Aoû 2020 - 20:44
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

TSK’da 600 albay re’sen emekliye sevk edildi



Yüksek Askeri Şura’da 600 civarında albayın emekliye sevk edildiği ortaya çıktı. TSK’da kurmay subay sayısı büyük ölçüde azalmış oldu.Erdoğan başkanlığında toplanan Yüksek Askeri Şura'da, aralarında kurmayların da bulunduğu 600 albay emekliye sevk edildi. Son yıllarda albayların en çok emekliye sevk edildiği şura sonucu, kurmay albay sayısında önemli azalma oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde albaylar daha önce 31 yıl görev yaparken, bu süre 29 yıla indirildi. 29 yılını dolduranlar arasından, istenilenlerle çalışılmaya devam edilirken “İhtiyaç olmadığı” gerekçesiyle diğer albaylar emekliye sevk edilebiliniyor.

TSK'daki gelişmeleri yakından izleyen emekli bazı askerler, SÖZCÜ'nün sorusu üzerine TSK'da kurmay subayın yok denecek kadar azaldığına dikkat çekti. Fethullahçılar etkin oldukları dönemde kendilerinden olan subayları kurmay yaparken, 15 Temmuz'dan sonra bunların TSK'dan ilişiğinin kesilmesi üzerine kurmay subay sayısı da azaldı.

Sayının azalmasına rağmen kurmay albayların re'sen emekliye sevk edilmeleri emekli askerlerce yadırgadı. TSK bir çok alanda mücadele ederken deneyimli askerlerin ayrılmasının sorun yaratabileceği belirtildi. Askeri Şura'nın uygun bulduğu 294 albayın görev süresi ise iki yıl uzatıldı.



Çıray'dan tepki

TSK'da albaylar 60 yaşına kadar görev alabiliyor. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, SÖZCÜ'ye şunları söyledi: Silahlı Kuvvetlerimiz birkaç sahada görev yapıyor, çatışmalara giriyor, stratejik taktik tutumlar izliyor. Böyle bir ortamda FETÖ'cüler dışında, orduda büyük bir tecrübenin tasfiyesi ne kadar doğru? Bunu milletimizin takdirine sunuyorum.

https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/tskda-600-albay-resen-emekliye-sevk-edildi-5965338/


Revenir en haut
guest
Super Membre
Super Membre

Hors ligne

Inscrit le: 10 Avr 2011
Messages: 5 705
Point(s): 14 834
Moyenne de points: 2,60

MessagePosté le: Dim 2 Aoû 2020 - 20:49
MessageSujet du message: Kazım Karabekir'in GÜRBÜZLER ORDUSU ASKERLERİ ve Ermeni Yetimleri
Répondre en citant

Gavuru Gavura Kırdıtma Projesi " GÜRBÜZLER ORDUSU "





Gavuru Gavura Kırdıtma Projesi " GÜRBÜZLER ORDUSU "


Revenir en haut
Montrer les messages depuis:   
Armenian on web Index du Forum -> Le Génocide Arménien - Հայկական Ցեղասպանութիւն - 1915 Ermeni Soykırımı -> Soykırım maduru Ermeni yetim çocuklar - Les enfants victimes du Génocide Toutes les heures sont au format GMT + 1 Heure
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet Aller à la page: <  1, 2, 3  >
Page 2 sur 3
Sauter vers:  

 



Index | Créer un forum | Forum gratuit d’entraide | Annuaire des forums gratuits | Signaler une violation | Charte | Conditions générales d'utilisation
phpBB
Template by BMan1
Traduction par : phpBB-fr.com